ANAYASA MAHKEMESİNİN KURULUŞU YETKİ VE GÖREVLERİ

Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu yetki ve görevlerini anlayabilmek için öncelikle kuvvetler ayrılığı ilkesine ve bu ilkenin amacına bakılması gerekir. Çünkü kuvvetler ayrılığı; devletin üç ana fonksiyonunu (yasama,yürütme ve yargı) yerine getiren organların, tek bir kişinin elinde toplanmasını engellemek üzere düşünülmüş bir sistemdir. Bu üç yetkiyi de elinde bulunduran bir iktidar, mutlak bir iktidar olacaktır. Bu mutlak iktidarın doğurduğu yıkıcılığın ise kuvvetler ayrılığı ilkesi sayesinde azaltılması hedeflenmiştir. Bu ilkenin getirdiği kazanımların ise en büyük koruyucılarında birisi Anayasa Mahkemeleri olmuştur. Çünkü Anayasa Mahkemesi, anayasada ve kanunlarda yapılacak olan keyfi değişikliklerin önüne geçirilerek kuvvetler ayrılığı ilkesinin korunması görevini de üstlenmiştir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince siyasi iktidar tek elde toplanmamış olup siyasi iktidar yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç erke ayrılmıştır. Tek elde toplanmayan iktidar, özellikle bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik bir tehdit unsuru oluşturma noktasında etkinliğini göstermektedir. Özgürlükçü bir yapıyı ve bireysel tercihleri ön plana çıkaran kuvvetler ayrılığı ilkesi demokratik huuk devletinin de asli öğelerinden bir tanesini oluşturmaktadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi sayesinde özellikle yasama organının kanun yapma yetkisini elinde bulundurması sebebiyle keyfi kanun yapabilecek olması bunun yanı sıra yürütme organının kararname çıkarma yetkisini kullanarak temel hak ve özgürlüklere ve hukuk devletine zarar verebilecek olması Anayasa Mahkemesinin önemini gözler önüne sermektedir.

Zira ikinci dünya savaşı sonucunda anayasa mahkemelerinin sayısının artması bu durumun bir sonucudur. Çünkü İkinci Dünya Savaşı’nın yaşanmasının en büyük sebeplerinden birisi de iktidarın hukuk devleti ilkesine ve temel hak ve özgürlüklere aykırı şekilde düzenlemeler yapması ve bunun önüne geçebilecek bir organın öngürülememiş olmasıdır. Özellikle Nazilerin hukuk devleti ilkesine ve temel hak ve özgürlüklere nasıl müdahale edildiğini ve bunun nasıl önlenemediğini en iyi anlatan Adalet Müşaviri ve Alman Hukuk Lideri Dr. Hans Frank’tır. 1936’da yargı mensuplarına hitaben yaptığı konuşmada Nazi döneminde yargının nasıl işlediğini ve yargıçların görevlerini şöyle açıklamıştır: “Nasyonal Sosyalizm karşısında hukuk bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda öce kendinize şunu sorunuz: <<Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?>> Her kararda şunu söyleyiniz:<<Bu karar Alman halkının Nasyonal sosyalist vicdanıyla uyuşuyor mu?>> İşte o zaman. Nasyonal Sosyalist halk devletinin birliğine karışmış ve Adolf Hitler iradesinin ölümsüzlüğünü tammış olarak Üçüncü Alman İmparatorluğunun otoriterisini kendi karar alanınızda her zaman için sağlayacak bir temel buldunuz demektir.”

Cumhuriyet Dönemi hukuk literatüründe “Anayasa Mahkemesi” düşüncesinin ilk öncülerinden Ziya Gökalp, 18 Birinci Kanun (Aralık) 1922 tarihli “Küçük Mecmua” dergisinde kaleme aldığı “Yüce Mahkeme” başlıklı yazıda yasaların anayasa uygunluğunun merkezi bir yargı organı eliyle denetlenmesi düşüncesini açıklamıştır. Ancak Türkiye’de Anayasa Mahkemesi ilk olarak 1961 Anayasası tarafından kurulmuş ve 1982 anayasası tarafından da bu mahkeme benimsenmiştir. 1961 Anayasası ile kurulan mahkeme 1982 Anayasası döneminde de 2010 ve 2017 olmak üzere iki defa kuruluş ve işleyişinde değişikliğe uğramıştır.

Anayasa Mahkemesinin demokrasilerde üstlenmiş olduğu, özellikle de temel hak ve özgürlüklere yönelik, işlevler oldukça önem taşımakla birlikte, söz konusu mahkemenin demokratik meşruluğu sorunu uzunca bir süredir tartışılan bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu konuya pek çok yazar farklı zamanlarda farklı şekillerde yaklaşarak farklı bakış açıları sergilemişlerdir. Dolayısıyla söz konusu mahkemelerin demokratik meşruluğu sorunu güncelliğini korumaktadır. Çünkü özellikle halkın iradesi ile kurulmuş olan yasama organının iradesinin üzerinde atama ile meydana gelmiş bir mahkemenin varlığı demokratik olarak meşruluğu üzerinde tartışmalar yaratmıştır bunun yanında yasama organı ile Anayasa Mahkemesinin bakış açılarının farklı olması da mahkemenin meşruluğunu tartışılır hale getirmektedir. Bu noktada, Anayasa Mahkemesini demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak gören görüşler mevcut olmakla birlikte, mahkemenin demokrasiyi, özellikle vermiş olduğu kararlar ve yasama organının üstünde bir güç olarak, sekteye uğrattığı yolunda görüşler de mevcut bulunmaktadır.

Anayasa devletin temel kuruluş metnidir. Yani anayasa devleti kuran, organları hayata geçiren, iktidarı sınırlayan ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan temel metindir. Bu hayati ilkeleri garanti eden temel metin olması sebebiyle anayasa normlar hiyerarşisi iöerisinde en üstte yer almaktadır. Eğer alttaki norm üstteki norma aykırı değilse anayasa yargısı için bir sorun yoktur ancak alttaki norm üstteki norma aykırı ise anayasa yargısı “anayasa uygunluk denetimi” yapar ve anayasa mahkemesi anayasanın öngördüğü hükümlere aykırı olan düzenlemeleri iptal eder ve normlar hiyerarşisinin uygulanmasını sağlar.

Anayasa yargısı dar ve geniş anlamda olmak üzere iki farklı şekilde tanımlanmıştır. Geniş anlamda anayasa yargısı “doğrudan doğruya anayasaya uyulmasını sağlamak amacı güden her türlü yargı işlemini veya anayasa hukuku sorunlarının yargısal usuller içerisinde bir karara bağlanmasını faaliyetini ifade eder. Dar anlamda ise anayasa yargısından, normların ve diğer kimi yasama işlemlerinin anayasa uygunluğunun yargısal merciler tarafından denetimi anlaşılır.

Anayasa yargı sistemleri:

Doktrinde birçok yazar tarafından temel norm olarak kabul edilen Anayasa yargısı, kendi içinde “Amerikan Modeli” ve “Avrupa Modeli” olarak ayrılmaktadır.

1)Amerikan Modeli:

Amerikan modeline göre anayasa yargısı için özel bir mahkeme kurulmamıştır. Her mahkeme yargılama esnasında önüne gelen uyuşmazlıkta somut olaya uygulayacağı normun anayasaya uygunluğunu denetlemekte yükümlüdür. Eğer mahkeme önüne gelen uyuşmazlıkta uygulayacağı normun anayasa aykırı olduğunu düşünüyor ise “üst norm alt normu ilga eder” ilkesi gereği anayasa aykırı olan normu görmezden gelir ve temel normu uygular. Anayasaya aykırı norm resmen iptal edilmez, ihmal edilir görmezden gelinir. Bu sistemi yargılama esnasında her mahkeme uyguladığı için “Genel Yargı Sistemi” olarak da adlandırılmaktadır. Sistemin temelini 1803 tarihli “Marbury v. Madison” Davası Yargıç John Marshall davada Anayasanın Üstünlüğü ilkesi gereği anayasaya aykırı normların uygulanmaması konusunda mahkemelerin yetkili olduğuna karar vermesi oluşturmuştur. ABD Anayasasında böylesine bir hüküm olmamasına rağmen bu şekilde karar verilmesi sonucunda ABD’de anayasallık denetimi yaygınlaşmaya başlamıştır.

2)Avrupa Modeli:

Avrupa sisteminde Amerikan sisteminden farklı olarak Anayasa Yargısı için özel bir mahkeme öngörülmüştür. Avrupa sisteminde bu özel mahkeme alt normun üst norma uygunluğunu denetlemekle yükümlüdür. Amerikan sisteminde olduğu gibi mahkeme yargılama esnasında anayasaya aykırı gördüğü normun görmezden gelemez çünkü genel mahkemelerin böyle bir yetkisi yoktur. Yani “üst norm alt normu ilga eder ilkesi” genel mahkemeler tarafından anayasaya uygunluk denetimi sırasında uygulanamaz bunun yerine mahkeme davayı bekletip norm denetimi için anayasa mahkemesine başvuracaktır. Sistemin kaynağı Hans Kelsen’in öncülük ettiği 1920 Avusturya Anayasası ile kurulan Anayasa Mahkemesidir.

Anayasa Mahkemesi Anayasanın üçüncü bölümünde yüksek mahkemeler başlığı altında düzenlenmştir. Buna göre Anayasa Mahkemesinin kuruluş usulü Anayasanın 146’ncı maddesinde şöyle düzenlenmiştir:.

“Anayasa Mahkemesi on beş üyede kurulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi: iki üyeyi Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, her boş yer için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday içinden yapacağı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak bu seçimde, her boş üyelik için ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluğu sağlanmazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü oylama yapılır, üçüncü oylamada enfazla oy alan aday üye seçilmiş olur.

Cumhurbaşkanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıştay genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından her boş yer için göstecekleri üçer aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere üç üyeyi Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri arasından göstereceği üçer aday içinden; dört üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hakim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçer.

Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulundan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her boş üyelik için en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır. Baro başkanlarının serbest avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak seçimde en fazla oy alan üç kişi aday gösterilmiş sayılır.

Anayasa Mahkemesine üye seçebilmek için, kırk beş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmış, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmış, üst kademe yöneticilerinin yükseköğrenim görmüş ve en az yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış, birinci sınıf hakim ve savcıların adaylık dahil en az yirmi yıl çalışmış olması şarttır.

Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.

Anayasa Mahkemesi üyeleri asli görevleri dışında Resmi veya özel hiçbir görev alamazlar. Anayasanın düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere madde 146’da Anayasa Mahkemesinin üye sayısı, üyelerin seçim usulü ve adayların seçilebilme koşullarının neler olduğu düzenlenmiştir. Üyeler Anayasada öngörüldüğü üzere 3 üye Yargıtay, 2 üye Danıştay, 3 üye Yükseköğretim Kurumu tarafından önerilir ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır. 4 üye Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atanır. 2 üye Sayıştay ve 1 üye de Baro başkanları tarafından önerilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. Anayasa Mahkemesinin üyelerinin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi usulleri Anayasanın 147’nci maddesinde şöyle düzenlemiştir:

Anayasa Mahkemesi üyeleri on iki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışamaları ve özlük işleri kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesi, bir üyenin hakimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer.”

Anayasa Mahkemesinin Görevleri:

Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri Anayasanın 148. Maddesinde görev ve yetkiler başlığı altında düzenlenmiştir.

Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz. Kanunlarn şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngürülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını , Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıray, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcısı vekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar. Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcısı vekili yapar. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar esindir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.

Mahkemenin çalışma ve yargılama usulleri de yine Anayasanın 149. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre:

Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılmıyla toplanır. Genel kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az on üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.

Siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlere karara bağlanır. Anayasa değişikliğinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır. Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır. Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve iş bölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasi partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinler.

Bu maddeye göre anayasa mahkemesinin görev ve yetkilerini şu başlıklar altında toplayabiliriz: Norm Denetimi, Bireysel Başvuru, Yüce Divan Yargılamaları, Siyasi Parti Kapatma Davaları, Siyasi Partilerin Mali Denetimi, Yasama Dokunulmazlığı İşleri, Milletvekilliğinin Düşürülmesi İşleri ve Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı Seçimi.

Norm Denetimi: Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesine dava açılamaz. Ayrıca usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar hakkında da Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Norm denetiminde “iptal davası” ve “itiraz yolu” olmak üzere iki tür başvuru usülü vardır. İptal davası yoluna “soyut norm denetimi” itiraz yoluyla denetime ise “somut norm denetimi” de denilmektedir. Çünkü itiraz yolunda, başvuru konusu normun anayasa uygunluğunun denetimi, görülmekte olan bir dava aracılığıyla gerçekleşmektedir.

Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir. Bu yolda dava açma süresi genel olarak iptali istenen normun Resmi Gazete2de yayımlanmasından başlayarak altmış gündür. Ancak kanunlara ve Anayasa değişikliklerine karşı şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açma süresi on gündür. Şekil bakımından denetleme sadece Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. İtiraz yoluna ise ancak kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri konu olabilir. Kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil bakımından Anayasaya aykırılığı da itiraz yolunun konusu olamaz. Bu yolda, bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.

Bu çerçevede itiraz yolunun koşulları şunlardır:

-Bakılmakta olan bir dava olmalıdır.

-Davaya bakmakta olan bir “Mahkeme” olmalıdır.

-Davada uygulanacak bir Kanun ya da Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmü olmalıdır.

Mahkeme uygulanacak hükmü Anayasa’ya aykin görmeli veya aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varmalıdır.

Anayasa Mahkmesi iptal ve itiraz yolunda “ret” ya da “iptal” kararı verebilir. Ret kararı ilk ya da esas inceleme aşamasında verilebilir.

Bireysel Başvuru: Türkiye Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne 1954 yılında taraf olmuş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkın 1987’de zorunlu yargılama yetkisini ise 1990 yılında kabul etmiştir. 2004 yılında yapılan anayasa değişikliyle de başa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelere, kanunların üzerinde bir değer atfedilmiştir. Temel haklarla ilgili “evrensel ölçütlere” atıf yapan değişikliklerin son halkasını ise, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açılması oluşturmuştur. Bireysel başvurunun uygulamaya geçirilmesiyle, kamu gücünü kullanan kişi ve kurumların sebep olduğu hak ihlallerine karşı 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren anayasal yargı denetimi başlamıştır. Buna göre, 23 Eylül 2012 tarihi itibarıyla herkes, Anayasa’mızda güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükşerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmektedir.

Yüce Divan Yargılamalar: Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyer Başsavcı vekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar. Yüce Divanda, savcılık görevini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsaves vekili yapar. Cumhurbaşkanının görevi ile ilgili suçlardan dolayı yargılanması Anayasa tarafından madde 105’de Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu kenar başlığı altında düzenlenmiştir.

Siyasi Parti Kapatma Davaları: Siyasi partilerin kapatılması davaları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından Anayasa Mahkemesinde açılır. “2709 sayılı Siyasi partiler kanunuda siyasi partilerin kapatılmasına dair ve siyasi partiler kapadıldıktan sonra uyulacak olan usuller belirlenmiştir. Siyasi Partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyer Başsavcılığının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanır. Anayasa Mahkemesi, temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerinin ağırlığına göre ilgili siyasi partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.

Siyasi Partilerin Mali Denetimi: Siyasi partilerin mali denetimi Anayasa Mahkemesi tarafından yerine getirilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yetine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesi, siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin Kanuna uygunluğunu denetler. Ancak yapılacak kanuna uygunluk deneyimi siyasi partilerin amaçlarına ulaşmak için yapılmasında fayda görülen faaliyetleri daraltacak veya bu faaliyetlerin yerindeliğini içerecek şekilde yapılamaz. Denetimde harcamaların gerçek mahiyeti esas alınır. Şekle ve usule ilişkin eksikler harcamaların kabul edilmemesini gerektirmez.

Yasama Dokunulmazlığı İşleri: Yasama Dokunulmazlığı ve kaldırılması usulleri Anayasa madde 83’de düzenlenmiştir buna göre seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden mnce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez. Bu usullerle milletvekililiğinin kaldırılması veya yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararının iptali Anayasa Mahkemesinden istenir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düştüğüne karar verilmesi durumunda, bu karar tarihinden başlayarak yedi gün içerisinde ilgili üye yada milletvekilerinden herhangi biri tarafından bu karara karşı iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi bu iptal istemini on beş gün içinde kesin olarak karara bağlar.

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlık Seçimi: 5159 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanunun birinci maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir. Uyuşmazlık Mahkemesinin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendiren üye yapar.

Bu anlatımlar ışığında Anayasa Mahkemesinin Temel Hak ve Özgürlükler, Hukuk Devleti gibi Anayasanın temel amaçlarının korunmasında ve Normlar Hiyerarşisinin sağlanmasındaki önemi anlaşılmaktadır.

Ramazan KISA

Paylaş

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir