Çocuk Hakları
Aile, toplumun yapı taşıdır. Bir toplumun gelişmişlik düzeyine bakılırken aile yapısına da bakmak gerekir. Aile ne kadar uygar ise toplum da ancak o kadar uygardır. Bu en önemli yapı taşının içindeki çocuk ne kadar güvenli ve sağlıklı ise aile de o kadar sağlam kökler üzerinde hayat bulur. Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman bunu rahatlıkla görebiliriz. Çocuk sağlıklı bir şekilde doğmak, güvenli bir hayat sürmek hakkına sahiptir. Bunun için ise çocuğa güvenli bir ortam sağlanmalıdır. Bu da ancak çocukların sosyal, eğitim, beslenme, bakım ve duygusal gelişimi için yapılması gereken durumların oluşturulması ile meydana gelir.
Çocuk hakları; çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki bakımlardan özgürlük ve saygınlık içinde, sağlıklı ve normal biçimde gelişebilmesi için hukuk kuralları ile korunan yararlarıdır. Çocuk haklarının uygulama da yer bulmasında yalnızca devlete değil toplumun her bireyine sorumluluk düşer. Çünkü çocuk yalnızca bugünün değil, geleceğin de meselesidir. Bir insan, çocuk olmadan doğrudan yetişkin olursa kaybettiği değerleri ve bilinci tekrar kazanması pek mümkün olmaz. Sağlıklı bir gelecek için çocukların güven içerisinde yaşaması ve her türlü tehlikeden uzak tutulması gerekir.
Çocuk hakları ile ilgili gelişmeler aynı zamanda bir ülkenin gelişmişlik seviyesini de gözler önüne serer. Baktığımız zaman bu durumla ilgili gelişmelere daha çok gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde rastlarız. Bunun nedeni bir nevi çocuk haklarının insan haklarının bir parçası olmasıdır. Fakat çocuk haklarıyla ilgili düzenlemeler özel durumlarına göre daha ayrıntılı bir içeriğe sahiptir. 1924 Çocuk Hakları Cenevre Bildirgesi çocukları korumaya yönelik ilk uluslararası metin olarak sayılmıştır. Bu metin Uluslararası Çocuk Refahı Birliği tarafından hazırlanmıştır ve öksüzlük, yetimlik, hastalık vb. özel durumlarda yardımlar söz konusu olduğunda çocuklara öncelik tanınmasını; çocukların gelişimi için gerekli hakları; çocukların ekonomik sömürüden korunacak şekilde ve sosyal sorumluluk bilinciyle yetişmeleri için sahip oldukları hakları içerir. 1948 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde çocukluğun insan hayatında özel yardım ve bakım gerektiren bir dönem olduğu kabul edilmiştir.
1959’da BM Genel Kurulu, 10 maddelik Çocuk Hakları Bildirgesi’ni kabul etmiştir. Bu metin özel korunma, ayrımcılıktan korunma, ad ve vatandaşlık hakkı, eğitim ve sağlık hakkını içerir. Çocuğun hiçbir şekilde ticarete konu edinilemeyeceği, çocuğun her türlü zulümden, istismardan ve ihmalden korunması gerektiği, küçük yaştakilerin çalıştırılmasında sınır bir yaş getirilmesi gibi hükümler ilk defa bu metinde yer almıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi, BM Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilmiştir ve bir yıl sonra yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşme, çocuk haklarının temelini oluşturur ve çocuk hukukunun anayasası niteliğindedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni çocuk hakları bakımından bu kadar önemli kılan hususlar, çocukların hayatında ailenin önemini vurgulaması; içinde bulundukları şartlardan bağımsız tüm çocukların belirli haklara sahip olduğunu kabul etmesi ve çocukluğu yetişkinlikten ayrı bir dönem olarak tanımasıdır. Çocuğu hem birey olarak hem de toplumun bir üyesi olarak gören bu Sözleşme, çocuğa yönelik yükümlülükleri ve çocukluğa ilişkin koşulları belirlemektedir. Türkiye de pek çok ülke gibi bu Sözleşmeyi kabul etmiş ve çocuklara bu hakların teminatını vermiştir. BM Genel Kurulu tarafından çocukların ihmal ve istismardan korunması kapsamında ve Çocuk Hakları Sözleşmesi ile ilintili olarak iki ek protokol daha benimsenmiştir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuk hakları sınıflandırmaya tâbi tutulmuştur. Bunlar:
- Yaşamsal Haklar: Başta yaşama olmak üzere çocuğun tıbbi bakım, barınma, beslenme ve gerekli yaşam şartlarına sahip olma hakkını içerir.
- Gelişme Hakları: Çocuğun kendini en üst düzeyde gerçekleştirebilmesi için gerekli olan eğitim hakkı, oyun ve dinlenme hakkı, bilgi edinme hakkı, din vicdan ve düşünce özgürlüğü haklarıdır.
- Korunma Hakları: Silahlı çatışma, yargı; cinsel, fiziksel ve duygusal istismar, çocuk işçiliği, ilaç bağımlılığı gibi özel konularda çocukların korunmasına yönelik haklardır. Yani korunma hakları, çocuğu her türlü sömürü, istismar ve ihmalden korumayı amaçlayan haklardır.
- Katılma Hakları: Çocuğun bir parçası olduğu toplum ve aile içerisinde etkili bir rol kazanmasını sağlayan haklardır. Dernek kurma ve barış içinde toplanma hakkı, görüşlerini açıklama ve kendisini alakadar eden durumlarda karara katılma hakkını içerir.
Anne ve babanın çocuğa karşı görevleri, çocuğun anne ve babasına karşı hakları vardır. Devlet bunları düzenler ve anne babanın bu görevleri yerine getirmesinde onu destekler. Ortada suç olarak tanımlanan bir davranış var ise devreye girer. Devletin bir diğer görevi de sosyal devlet olmasının gereği olarak çocukların yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini sağlamak, onların sosyal ve ekonomik refahını sağlamaktır.
Çocuk Hakları Sözleşmesi
ÇHS’nin birinci maddesine göre her birey on sekiz yaşına kadar çocuk olarak kabul edilir. Bu sözleşmeye göre çocuk hakları bütün çocuklar içindir ve hiçbir şekilde ayrım yapılamaz. Her çocuk, görüşlerini serbestçe ifade etme, kendisini ilgilendiren her konuda görüşlerinin dikkate alınmasını isteme hakkına sahiptir. Herkesin çocukları dinleme, onların fikirlerini öğrenme ve onlara saygı gösterme sorumluluğu vardır (m.8). Çocukların arkadaşlarıyla barış içinde toplanabilme, dernek kurabilme ya da derneklere üye olma hakkı vardır(m.15). Hiç kimse çocukların onurunu kıramaz, onları küçük düşüremez, özel hayatına karışamaz. Çocukların bu hakkı yasalarla korunur(m.16) Devlet, kitle iletişim araçlarının, çocuğun gelişimi açısından önemini kabul eder. Çocuğun bunlarla çeşitli bilgi ve belgelere ulaşmasını sağlar, kendi kültürü ve dili bakımından bu araçlarla alabileceği gereksinimleri karşılar. Ayrıca kitle iletişim araçlarının verebileceği her türlü zarardan çocukları korur(m.17). Her çocuğun, kendi düşüncesini geliştirme ve istediği dini seçme hakkı vardır. Bu konularda çocukları büyüten yetişkinlerin de onlara yol gösterme hakkı ve sorumluluğu vardır(m.14). Her çocuğun ailesinden yoksun kaldığında ya da aile ortamı onun için uygun olmadığında devletten özel koruma ve yardım alma hakkı vardır. Anne babasıyla birlikte yaşayamayacak çocuklar için özenli bir araştırmayla iyi aileler bulunur(m.20). Her çocuğun sağlık hizmetinden yararlanma hakkı vardır. Hastalıklardan korunması devletin ve toplumun güvencesi altında olup çocukların beslenmesine, aşılanmasına, çevrenin temizliğine ve diğer sağlık koşullarına dikkat edilir. Hastalanan çocuklar tedavi edilir(m.24). Çocukların okula gitme, oyun oynama hakkı vardır. Onlar yetişkinler gibi çalıştırılamazlar. Çalışmak zorunda kalırlarsa yapacakları iş onların sağlığı ve eğitimleri için sorun oluşturmamalıdır(m.32).
(Uğurlu/Gülsen(2014), Çocuk Hakları ve Hukuki Bağlamda Çocuğun İhmal ve İstismardan Korunması, Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi)
Çocuklar hiçbir şekilde insanlık dışı yöntemlerle ya da aşağılanarak cezalandırılamaz. Bir çocuk suça itilmişse ona uygulanacak ceza yaşına ve gelişimine uygun, onun eğitimini engellemeyecek şekilde olmalıdır(m.37). Yasalarla sorunu olan çocuklar bu durumdan tek başlarına sorumlu değildir. Çocuklar farkında olarak kimseye zarar vermez. Suça itilen çocuklar, yetişkinler gibi cezalandırılamaz, özel yasalarla yeniden topluma kazandırılırlar(m.40).
Çocuk İhmali ve İstismarı
Çocuk istismarı tarihten beri süregelmiş bir sorundur. Dünyadaki çocuklara yönelik kötü muameleyi ve şiddeti her gün basın yoluyla görüyoruz. Yazılı ve görsel basındaki haberler toplumu tedirgin etmekte ve infial yaratmaktadır. Çocuğa yönelik şiddetin bir türü olarak ihmal ve istismarın hukuka yansıyan ve yansımayan birçok boyutları vardır. Yargıya yansıyan vakaların yansımayanlardan daha az olması gibi, aynı durum araştırmaların yargıya yansıyan vakalarla da paralellik göstermediği biçiminde tespitlerle de ortaya konulmuştur. Zaman geçtikçe de bu sorun azalmak yerine artmaktadır. Devletler birçok hukuki düzenleme ile çocukları korumaya çalışsa da bunun önüne geçilememiştir. Çocuk ihmali ve istismarı kültürden, coğrafyadan ve inanışlardan etkilense de bu olgulara göre değişkenlik göstermez. Bazı toplumlarda bu istismar ve ihmale karşı tepki oldukça fazla iken bazı toplumlarda ise oldukça doğal karşılanabilir. Kanaatimce bunun toplumların gelişmişlik seviyesi ile alakası olduğu gibi tarihle de sıkı sıkıya bağlantısı vardır.
Çocuk ihmali, başta anne babaları olmak üzere, bakmakla yükümlü kimseler ve diğer yetişkinlerin çocuğun beslenme, giyinme, barınma eğitim, sağlık ve sevgi gibi temel gereksinmelerini karşılamada ihmal göstermeleri sonucu çocuğun beden veya ruh sağlığının veya bedensel, duygusal, ahlaksal ya da sosyal gelişiminin engellenmesidir. Çocuğun eksik ya da kötü beslenmesi, sık sık kazaya uğraması, iletişim kurmada güçlük, tıbbi bakım ve sağlığa uygunluk koşullarının yerine getirilmemesi, herhangi bir sağlık sorununa bağlı olmayan büyüme geriliği, ailenin çocuk hakkında soruları yanıtlayamaması ya da bilmemesi, uyaran eksikliğine bağlı zihinsel gelişim geriliği ve öğrenme güçlüğü, tedavi bakım ve koruma önerilerine uyulmaması, çocuğun terk edilmiş ve evden kovulmuş olması, sağlık kurumuna başvurmada gecikme ya da başvurmama, çocuğun yeterli derecede denetlenmemesi çocuğun ihmal edilmesinin göstergelerindendir. Çocuk ihmalinin yaşanmasında ailenin ekonomik durumu etkili olabileceği gibi psikolojik durumu da etkili olabilir. Ekonomik durumun etkili olduğu durumlarda devletin rolü çok önemlidir. Devlet, çocuğun gelişimi için gerekli desteği sağlamalıdır. Bir diğer neden olan psikolojik durum ise daha sancılı bir süreçtir. Kişilerin bir çocuğa bakmaları, onun sorumluluğunu almaları için kendi ruhsal durumları da sağlıklı olmalıdır. Maalesef baktığımız zaman kendi içsel sorunlarını aşamamış ve kendi sorumluluklarını dahi henüz yerine getirememiş insanların anne baba olması beraberinde birçok sorunu da getiriyor. Bunun için bence kişiler evlenmeden bu yönden bir sağlık kontrolünden geçmeliler. Yeterliliği olmayan kişilere eğitim verilmelidir. Evlilik sürecinde ise her ailenin bir terapisti olmalı ve düzenli olarak kontrol edilmeliler. Bu durum her ne kadar kişinin çocuk sahibi olma hakkına bir müdahale olarak gözükse de bir çocuğun güvenliğinin sağlanması noktasında, hakları dengelemek gerekir. Nüfus planlamasında, nüfus sayısını kontrol altına alırken de bu hususlar dikkate alınmalıdır. Ekonomik durumun kötülüğünden dolayı bazı aileler çocuk sayısına göre verilen cüzi miktarda teşvikler için çocuk sahibi olmak istemektedirler. Bu durum ekonomik olarak aileleri daha da yıpratmakta ve çocuk ihmalinin önünü açmaktadır. Devlet, nüfus artışı için vermiş olduğu vaatleri daha dengeli tutmalı ve kontrol altına almalıdır. Çünkü hiçbir politika bir çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı için ölmesine sebebiyet vermemelidir.
Çocuk istismarı; çocukların, başta anne babaları olmak üzere, bakmakla yükümlü kimseler ve diğer yetişkinler tarafından fiziksel, duygusal, zihinsel veya cinsel gelişimlerini engelleyen ya da beden veya ruh sağlığına zarar veren, kaza sonucu olmayan durumlarla karşı karşıya bırakılmasıdır. Çocuk istismarının fiziksel, duygusal ve cinsel olmak üzere üç farklı türünden bahsedilmektedir:
Fiziksel istismar, istismarın en çok bilinen halidir. Herhangi bir kaza meydana gelmeden bir davranışın fiziksel yaralanma ve travma meydana getirmesidir. Bir çocuğun bedenine vurma, tekmeleme, çimdikleme, ısırma, yakma gibi davranışlarla zarar verme fiziksel istismar yaralanmalarını oluşturur. Aslında baktığımız zaman bu tür yaralanmalar kaza olarak da meydana gelebilir. Lakin tıpçılara göre, yaralanma sıklığı, yaralanma yeri gibi durumlar fiziksel istismar şüphesi olarak değerlendirilmelidir.
Duygusal istismar, çocuğun sürekli olarak değersizleştirilmesi, yok sayılması gibi davranışlarla duygusal gelişimini sağlıksız bir şekilde ciddi bir oranda etkilemektir. Çocuğun duygusal istismara uğraması toplumdaki sosyal normlara uyum sağlamasını engeller. Bu istismartürüne “saklı yaralar bırakan istismar” da denilir. Duygusal istismara maruz kalan çocuklarda içe kapanma, bağımlılıklara yönelme, intihar, güvensizlik gibi yıkıcı davranışlar görülür. Umursamama, sevgi ve saygı göstermeme, hakaret, küfür, aşırı baskı, adı ile hitap etmeme duygusal istismarın davranış kalıplarındandır.
Cinsel istismar, bir yetişkinin cinsel isteği ve hazzı için çocuğun cinsel obje olarak kullanılması veyahut da buna göz yumulması olarak tanımlanabilir. Cinsel istismarın çocuğu korumakla yükümlü olan aile bireyleri tarafından gerçekleştirilmesi ise ensest olarak tanımlanır. Böyle bir durumda bu istismarın ortaya çıkması daha zordur. Çünkü aile içi baskı, ayıp, günah kavramları içerisinde büyümüş bir çocuktan bunu açıklamasını beklemek çok zordur. Zaten baktığımız zaman en güvenli hissetmesi gereken yerde dahi böyle bir davranışa maruz kalması, topluma karşı da büyük bir güvensizlik oluşturur. Cinsel istismara uğramış çocuklarda cinsel içerikli konulara aşırı ilgi ya da kaçınma, sosyal ilişkilerde bozukluk, okul başarısızlıkları ve devamsızlıkları, depresyon, uyku bozuklukları, aşırı ketum davranma ve sinirlilik görülebilen davranışlardandır. Ceza yasalarında en ağır tedbirlerle düzenlenmiş olan istismar türüdür. Bir cezanın caydırıcılığı çok önemlidir. Günden güne çocuklara yönelik cinsel istismarın artması bu tedbirlerin caydırıcılığı hakkında toplumda bir şüphe uyandırmaktadır. Tıbbi olarak olgu muayenesi en güç olan ve belirlenmesi en güç olan istismar türüdür. Çünkü çocuklar bu istismarı saklama eğilimindedirler. Bunda da şüphesiz yaşadıkları çevrede gördükleri baskıcı davranışlar etkilidir.
Türk Hukuk Sisteminde Çocuk İhmali ve İstismarı
Çocuk hakları ve çocuk haklarının korunmasına dair düzenlemeler Türk Hukuk Sisteminde tek bir metinde toplanmamıştır. Bu düzenlemeler çok dağınık ve çeşitlidir. Çocukların korunmasına ve çocuk haklarına yönelik normlar başta Anayasa’da yer alan temel ilkelerle düzenlenmiştir.
Bir kişi olarak çocuğun toplum içerisindeki yeri Medeni Kanun ile belirlenir. Türkiye’de 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni Türk Medenî Szur, 1991; Kenvard, 1991; Browne ve Saqi, 1991; Bentowim, 1991; Jones ve Picket, 1991; Cüceloğlu, 1998; Bernet, 2001; Armağan, 2007; Uğurlu, 2009 Kanunu ile çocuk hukuku alanında reform niteliğinde birçok değişiklik yapılmıştır. Pek çok batı ülkesinde olduğu gibi evlilik içinde doğan çocuk ile evlilik dışında doğan çocuk arasındaki ayırım büyük oranda kaldırılmıştır ve tüm çocuklar için ortak hükümler getirilmeye çalışılmıştır. Evlilik yaşı cinsiyet ayrımı kaldırılarak yeniden düzenlenmiştir. Çocuk hakları ve çocukların korumasıyla ilgili olarak uluslararası sözleşmelere paralel olarak yeni düzenlemeler yapılmıştır. Çocukların hangi şartlarda devlet koruması altına alınacağı düzenlenmiştir: Çocuğun zihinsel ve bedensel gelişimi tehlike altında bulunursa, çocuk terk edilirse hâkim çocuğu anne ve babadan alarak bir aile yanına ya da bir kuruma yerleştirebilir. Çocuğun aile bireylerinden biri tarafından istismar edilmesi durumunda ailenin yanından alınarak kuruma yerleştirilmesi zorunludur. Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Bu sebeplerin dışında çocuğun aile içindeki varlığı eğer ailenin huzurunu katlanamayacak derecede bozuyorsa ve duruma göre başka bir çare kalmamışsa anne, baba veya çocuğun istemi üzerine hâkim aynı önlemleri alabilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklama için belli şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Çocuklara karşı işlenen cinsel saldırı ve çocukların istismar edilmesi suçlarını kanun tutuklama sebebi saymıştır. Bu durumlarda kuvvetli şüphenin varlığı tutuklama nedeni olarak sayılmıştır. Türk Ceza Kanunu, çocuklara yönelik işlenen suçların cezalarında bir artma öngörmüştür. Bu durum çocuğun vücut bütünlüğüne yönelik suçların cezalarında artma öngördüğü için caydırıcılık açısından olumlu bir gelişmedir.
Türk Ceza Kanunu’nda 12 yaş altındaki çocukların ceza ehliyeti yoktur. Çocuklara verilecek cezalarda yaşlarına göre değişiklikler mevcuttur. 12 yaş altındaki çocukların suç işlemesi halinde bilirkişi doktor raporuna gerek olmadan isnat kabiliyetlerinin olmadığı kabul edilir ve çocuklara güvenlik tedbirleri uygulanır. 12-15 yaş arası çocuklar suç işlerse Cumhuriyet Savcılığı çocuğu hükümet tabibine veya hastaneye sevk ederek algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini inceletir. Eğer algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneği varsa ceza yaptırımı uygulanır. Ama cezasında büyük oranda indirim yapılır. Bu yetenek yoksa güvenlik tedbiri uygulanır. Cezası 3 yılı aşmıyorsa ertelenebilecektir. Önceki mahkûmiyetleri tekerrüre esas alınmaz. 18 yaşını dolduruncaya kadar cezaevinde geçen süre koşullu salıverme için bir gün, iki gün kabul edilir. 15-18 yaş arası çocukların suç işlemesi halinde ise kanun algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini var kabul eder ve ceza yaptırımı öngörür. Lakin cezası indirilir. Cezası 3 yılı aşmıyorsa ertelenebilecektir. Önceki mahkûmiyetleri tekerrüre esas alınmaz. 18 yaşını dolduruncaya kadar cezaevinde geçen süre koşullu salıverme için bir gün, iki gün kabul edilir. Ayrıca 18 yaşından küçük hükümlüler cezalarını küçüklere mahsus ceza ve eğitim evinde çekerler. Çocuklara yönelik işlenen suçlarda ise ağırlatıcı hükümler söz konusudur.
Aile, çocuğa gerekli özeni göstermek zorundadır. Bu özeni göstermezse bu durum çocuk ihmali kapsamında değerlendirilir. Çocuğa karşı eğitim, bakım, destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen aileler şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Lakin çocuğun zarar gördüğü durumlarda hâkim şikâyet şartı aramaksızın direk müdahale eder. Durum böyleyken eğitim, bakım ve destek olma yükümlülüğünde şikâyet şartı aranması maddeyi nispeten etkisiz hale getirmektedir. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nda çocuklara müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri vermek ya da bunların içeriğini göstermek (m.226) ve çocuğun fuhşa zorlanması (m.228) Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol ile uyumlu olarak yasaklanmıştır.
Sonuç
Zaman içerisinde ulusal ve uluslararası düzeyde çocuk haklarına, çocuk ihmal ve istismarına yönelik hukuki düzenlemelerin arttığını görüyoruz. Ülkemize baktığımız zaman ise tüm bu gelişmeleri takip ettiğini ve mevzuatında bu gelişmelere yer verdiğini görüyoruz. Lakin özellikle de çocuk istismarı ve ihmali noktasında her geçen gün olan artış eksikliklerin de olduğunu gösteriyor. Bir ülkedeki hukuk kuralları ülkedeki adaleti sağlar ve kişilere hukuki güvence verir. Ancak bu kurallar dosdoğru bir şekilde uygulandığı zaman adalete cevap verir. Bu artışın bir diğer sebebi uygulamadaki eksiklikte olabilir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olsak da uygulamada sorun yaşamaktayız. ÇHS’ nin çocuklara tanıdığı korunma haklarının eğitim politikalarına yansıma düzeyi, çocukların istismar ve ihmalden korunması bakımından mevzuatın yeterli ancak bunların uygulamada iyi işlemediği görülmektedir.
Çocuklarını ihmal eden ve onlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyen ailelerin diğer kişiler tarafından tespit edilmesi ve mercilere bildirmesi oldukça güçtür. Çoğu zaman çocuk ağır şekilde zarar gördükten sonra bildirim gerçekleşmektedir. Bu nedenle kanaatimce çocuk ihmali için şikâyet koşunun kaldırılması isabetli olacaktır. Böyle bir durum tespit edildiğinde doğrudan müdahale edilebilmelidir.
Çocukların suç işlemesi halinde suçun türü ile dengeli olarak hapis dışındaki tedbirlerin alınması daha isabetli olacaktır. Suç işleyen çocuklara yönelik hukuki düzenlemeler ve uygulamalar uygun olsa da güvenlik tedbirleri arttırılabilir ve en önemlisi geliştirilebilir. Çocukları ihmal ve istismardan korumak için hukuki düzenlemeler çok önemli olsa dahi toplumun temelinde yapılan eğitici çalışmalar daha köklü gelişmelere yol açmaktadır. Buna bağlı olarak toplumda kişileri bu suça itebilecek ve suçu oluşturacak koşullar ortadan kaldırılmalıdır.
Nuran ÇELİK
KAYNAKÇA
Dural/Öğüz, Türk Özel Hukuku/Cilt 3, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2022, s.362-365
Uğurlu/Gülsen(2014), Çocuk Hakları ve Hukuki Bağlamda Çocuğun İhmal ve İstismardan Korunması, Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi, 1 (1): 1-24
Acehan/ Bilen/ Ay/ Gülen/Avcı/ İçme(2013), Çocuk İstismarı ve İhmalinin Değerlendirilmesi, Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 22(4):591-614
Mavi Aydoğdu/ Özsoy, Çocuk Hakları İhlali: Cinsel İstismar, G.O. P. Taksim E.A.H. JAREN 2017;3(Ek sayı):57-60
https://www.unicef.org/turkiye/%C3%A7ocuk-haklar%C4%B1na-dair-s%C3%B6zle%C5%9Fme